Spotify…
Hikayesi dizilere konu olan, kurulduğu tarihten beri pek çok sansasyonel gelişme yaşayan küresel, dev bir marka…
Dev bir marka dediysek de, hani, bir türlü kâr elde etmeyi başaramayan (ancak son bir yıl içinde binlerce çalışanını kapının önüne koyunca geçici sahte bir kâr edebilen) bir şirket…
Müzik akışını, müzik dinlemeyi kökten değiştirmiş bir marka Spotify… Müzik yapım şirketleri, sanatçılarla yıllarca kavga edip, bir türlü kâr elde etmeyi başaramayınca 2018’de dümeni podcast’e kırdı. 2019-2021 arasında “sesin her şeyi olacağım” hülyasıyla milyar dolarlık harcama yaptı ve epey şirketi saatın alarak bünyesine kattı…
Sonuç?
“Az gitti uz gitti / dere tepe düz gitti / çayır çimen geçerek / lale sümbül biçerek / soğuk sular içerek / altı ayla bir güzde / bir arpa boyu yol gitti.”
Sonuç ne olacak, sıfıra sıfır elde var yine sıfır…
Hem para kazanmayı başaramadı, hem de para saçarak aldığı onca şirketi ya kapattı, ya da küçülttü, bünyesinde eritti.
Ama hakkını bir yerde teslim edelim, henüz para kazanma babında vuslata eremese de, pandemi döneminden itibaren bireysel ve kurumsal tarafta podcast’in bilinmesi, dinlenmesi ve yaygınlaşması yönünde oldukça katkısı oldu. Podcast operasyonlarına başladığı dönemde 300 milyon dolayında olan kullanıcı sayısı bugün 650 milyona dayandı. Bu kullanıcı potansiyeli bireyleri, kurumları hedef kitlelerine yönelik podcast üretmek için iştahlandırdı, destekledi.
İyi de oldu…
Spotify, para kazanmasını sağlayacak bir gelir modeli üretemediği gibi içerik üreticilerini destekleyecek doğru dürüst bir gelir modeli de sunamadı. Podcast ekosisteminin irili ufaklı paydaşlarıyla işbirliği ve entegre bir kültür inşa etmek yerine, uzun süre podcast yayıncılığının temelini oluşturan RSS teknolojisiyle kavga etmeyi seçti; “sesin her şeyi olmayı” hedeflerken Youtube benzeri bir “kapalı bir ekosistem” kurmanın ve “her şeyi almanın” hayali peşinde koştu…
Başaramadı tabi, neyse ki…
Son bir yıldır yelkenleri suya indirdi, kapılarını yavaş yavaş diğer paydaşlara açmaya başladı. Bugünlerde gri alana geçerek RSS ile kavgaya ara vermiş gibi gözüküyor. Platformunu bağımsız diğer girişimlerle daha fazla entegre etmeye başladı ve geçen hafta kendi platformunda barındırılmayan podcast’lerin de video yüklemesine izin verdi.
Hâlâ kafası karışık ve beraklıktan uzak olsa da Spotify’ın keskin bir viraja yaklaşırken bir çıkış yolu aradığı açık.
Hele bir de Spotify’ın “yapay zekayla” imtihanı başlıyor ki, o başlı başına ele alınması gereken bir mevzu. “Sesin her şeyi” olmak isterken, “sesin her yere yayıldığı” bir gerçekle yüzleşmesi gerekecek…
O zaman içerik üreticisi ve kullanıcılarını ikna edecek ne sunacak?