Podcast’e Neden Başlamalısınız?

Podcast…

Merakın fazla olduğu, başlayıp başlanmamaya bir türlü karar verilemeyen, başlayanın sürdürmekte zorlandığı, başlamayanın içine dert olan yeni iletişim mecrası…

Pandemi yıllarının “yıldızı” olan ses (podcast) son iki yılı biraz içe kapanarak geçirdi (gerçi bir dargın bir barışık hali hala devam ediyor).

Joe Rogen gibi bazı popüler isimleri bir kenarda koyacak olursak dünya genelinde içerik oluşturucuların Youtube, Instagram ve TikTok’a akın ettikleri gibi podcast’e akın etmediklerini görüyoruz. Bazı popüler yayıncıların pandemi günlerinde podcast evine girip şöyle ortalığa bir bakıp, “tası tarağı toplayıp” Youtube’a, Instagram’a geri döndüklerini biliyoruz.

Neden?

Neden Youtube, Instagram yıldızı olanlar podcast’te aynı beceriyi gösteremideler, ya da ilgilerini bu kadar çabuk kaybettiler?

Podcast’i, dinamiklerini bilmiyorlardı; pandemi vardı, herkes evlere kapanmıştı ve podcast’i yeni bir “altına hücum aracı” olarak gördüler…

Değil altın, gümüş bile bulamayınca, mahallelerine geri döndüler!

Bir numaralı nedeni reklamverenler henüz podcast’e büyük bütçe ayırmıyorlar (ah şu verileri ve istatistiği kontrdol etme derdi yok mu); reklam ve gelir yoksa Youtube ve sosyal medyanın yıldızları niye podcast ile uğraşsınlar ki!

Uğraşmadılar zaten, çekip gittiler!

Bir başka neden…

Podcast, TikTok, Instagram, hatta Youtube gibi sabun köpüğü gibi içeriklerle takipçileri (dinleyicileri) tutamayacağınız bir mecra; emek harcayıp, kaliteli içerik oluşturmak zorundasınız. Dakikalar içinde “lay lay lom” içeriklerle yüzbinlerce takipçi çekebilirken, saatlerce kim uğraşır bir podcast bölümü yayınlamak için…

Bir de para kazanma imkanı çok sınırlıysa…

Durum bu olunca, hemen ciddi paralar kazanmak isteyen içerik oluşturucular da, ürün ve hizmetini hemen satmak isteyen reklamverenler de “podcast de podcast” diye ortalıkta dolaşmıyor.

Ama haberiniz olsun…

ABD’de ve dünyanın birçok ülkesinde yapılan araştırmalar podcast dinleyici sayılarının istikrarlı biçimde büyümeye devam ettiğini gösteriyor.

Aslına bakarsanız bu, sosyal medyanın kaotik yapısından sıyrılmak isteyen, nitelikli bir topluluğa ulaşmak isteyen “markalar, kurumlar, profesyoneller” için benzersiz bir fırsat sunuyor. Ama bunun için bir farkındalık, vizyon ve kararlılık gerekiyor. Çoğu kurum ve profesyonel de biraz daha zahmetli (ama geri dönüşü muhteşem olacak) podcast gibi mecraya adım atmakta tereddüte düşüyorlar; sosyal medyanın popülerliği, kolaycılığına dayalı alışkanlıklara ve kültürel yapıya yenik düşüyorlar.

Hani, bilin diye altını çizerek belirtmek istiyorum, ses hem özel yaşamınız hem de iş yaşamınızın temel dinamiği olmaya devam edecek; yapay zeka temelli yeni araçlarla birlikte büyümesini sürdürecek.

Her ne kadar Spotify büyük bir çaba ve kaynak harcasa da “reklam” tarafında hızlı bir büyüme ufukta gözükmüyor. Oysa, geniş kitleler reklam kaosu içinde kaybolurken, kurumların “sesle” hedef kitlelerine ulaşabilme kabiliyet ve becerisi büyük etki ve fark yaratacak.

Düşünün, etkisi ve geri dönüşü ne kadar olduğu tartışmalı ve giderek çöken bir reklam yarışı mı, yoksa hem kurum içi hem de kurum dışı kaliteli podcast’lerle nitelikli bir toplulukla buluşmak mı gelecekte size katkı sunacak!

Evet, podcast biraz zahmetli ve sabır istiyor…

Kabul…

Ama artık siz de kabul edin, “ayrışmak, dikkat çekmek ve fark edilmek” için ya bu “zahmet ve sabır” yolculuğuna çıkarsınız, ya da herkesin yaptığını yapar, büyük kalabalığın, uğultunun içinde kaybolup gitme yarışına enerjinizi ve kaynaklarınızı harcamaya devam edersiniz…

Enerjiniz de, kaynaklarınız da, vizyonunuz da sizin…